24 Mayıs 2017 Çarşamba

Oyun Günlüğü | The Game Diaries #31: Punch Club



Saint-Petersburg'tan Lazy Bear Games'in geliştirdiği Punch Club'ta gelecek vaat eden amatör bir sporcunun, hem kariyer basamaklarını tırmanması hem de bir halk kahramanına dönüşmesi elimizde. Ancak söz konusu ucuz bir zafer değil. Hayat-iş-spor arasında mükemmel dengeyi tutturup müsabakalara katılmalı ve ringden muzaffer ayrılmayı bilmeliyiz.

Dövüşçümüzün liglere katılıp adım adım zirveye çıkarak şampiyonluğu tatması nihai amacımız fakat bunun için günlük temel ihtiyaçlarıyla birlikte gün be gün eksilen güç, çeviklik ve dayanıklılık seviyelerini de dikkate almamız gerekiyor. Evet, her gün antrenman yaptırmazsanız level atlamak şöyle dursun, elinizdekinden de oluyorsunuz. Bu durumda özellikle ringe çıkmadan bir-iki gün önce çalışmalara ağırlık verilmeli ki sporcumuz kendini iyice geliştirebilsin ve büyük an gelene dek fazla kayıp yaşamadan yüksek performans sergileyebilsin. Performans demişken...

Müsabakalarda sadece bilindik HP değil, enerji barı da büyük önem taşıyor; dövüşçümüzün yarı yolda kalmaması için enerjisini dengeli kullanmasını sağlamak zorundayız. Dövüşe başlarken ve round aralarında "active skills" olarak adlandırılan ve zamanla artırabildiğimiz slotlara aparkat, kroşe, yüksek tekme ve benzeri birçok hamle seçebiliyoruz ancak bunların ne kadar etkili olacağı yine karakterimizin kondisyonuyla doğrudan ilişkili. Örneğin; kazandığımız puanlar sayesinde sıradan "dodge" yerine yetenek ağacından daha özel bir savunma şekli olan "wind flow dodge" açtırabildiysek, hareket esnasında daha az enerji kaybediyoruz ancak etkili olabilmesi için de çeviklik seviyemizin yüksek olması gerekiyor.


Oyunda biraz ilerlersek şayet karşımıza üç farklı dövüş stili için özelleştirilmiş yetenek ağaçları geliyor: "Way of the Bear", "Way of the Tiger" ve "Way of the Turtle". Hayvanların isimlerinden tahmin edebileceğiniz üzere, örneğin bir "Way of the Tiger" çevikliği ön plana alıyor ve bu yolu seçtiğinizde çevikliğe odaklanan özel hamlelere ulaşabiliyorsunuz. Oyunun size önerdiği de aynı anda hem güç hem çeviklik hem de dayanıklılık seviyelerini artırmak için didinip durmanız değil, sadece birine ağırlık vermeniz. Sonuçta on bin tekmeyi bir sefer çalışmak yerine bir tekmeyi on bin sefer çalışmak lazım. Bunların dışında zamanla ve çabayla perks sahibi de olabiliyorsunuz ki  gittikçe güçlenen rakiplerinizde de envaiçeşidi bulunuyor.

Müsabakalarda stratejik adımlar atmazsanız başarılı olma ihtimaliniz epey düşük. Sadece ringe çıkarken rakibinizin donanımını inceleyip planlama yaparak köşeye çekilmek yetmiyor, müsabaka sırasında da ince eleyip sık dokumanız gerekiyor. Rakibinizin gücü altında eziliyor musunuz? O halde stratejinizi gözden geçirip slotlara farklı şeyler ekleme zamanı gelmiş de geçiyor bile. Rakibinize ders mi veriyorsunuz? O zaman slotlarda yapacağınız birkaç ufak değişiklikle işi biraz daha hızlandırabilir ve karşılaşmayı erkenden bitirebilirsiniz.



Oyunun akla meşhur spor filmlerini getiren biraz "cheesy" bir hikayesi var. Eh, açlıktan ölmek üzere olan birini şampiyon yapmaya kalkıştınız bir kere. Yol boyunca karşınıza çıkacak seçeneklerle de kahramanınızın hikayesine yön vermeniz mümkün oluyor. Oyuna yerleştirilmiş çeşitli referanslar ve bazı diyalog seçenekleri gülümsetirken oyunun temposuna uyan soundtrack albümü de keyiflendiriyor. Bunun yanı sıra sonradan eklenen bir katmanla birlikte bir halk kahramanına evriliyor ve sokaklara huzur getirerek kötülerin kabusu oluyorsunuz. Tüm bunlar yetmezse üstüne bir de underground dövüşlere katılıp büyük paralar kazanabilir ya da tahmin edin... aşık olabilirsiniz.


Kabul, oyun alışma sürecinde gerginliğe sebebiyet verebiliyor. Çok önemli bir müsabaka öncesi tüm vaktimizi antrenmana harcamamız gerekirken sporcumuz açlıktan kıvranmaya başlıyor ve cebinde yemek alacak parası da olmuyor.  Bir lokmayla işe gönderdiğinizde çalışmak neşesini kaçırıyor, uykusunu getiriyor ve elbette yine karnını acıktırıyor. İşte o zaman çetin bir mücadele başlıyor. Cepleriniz iyice boşalmaya başladığında kendinizi çaresiz hissedip hazır olmadığınız underground dövüşlere katılabilir ve neticesinde birkaç gününüzü sakat geçirebilirsiniz. Yine de oyunun kendinden kolayca soğutmayan, aksine kamçılayıcı, bağımlılık yapıcı bir tarafı var. Uyuman gerektiği halde kitap okurken içinden sürekli "önce şu sayfa bitsin de" demek gibi bir şey.

Her şeyi göz önünde bulundurunca, management/tycoon oyunlarını seviyorsanız, benim gibi ufak stüdyoların bağımsız oyunlarına ve retro grafik estetiğine meraklıysanız, bir de üstüne kick boks ilginizi çekiyorsa,  mutlaka göz atmanız gereken bir oyun dememde bir sakınca yok.

*Tüm Oyun Günlüğü | The Game Diaries yazılarıma ulaşmak için buraya tıklayın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...