12 Kasım 2013 Salı

İnceleme: Tiger's Quest

Kadim bir düşman ve lanetin kırılması için her şeyi göze alan prens kardeşler.



Orta dereceli spoiler alarmı.

Tiger's Curse'ün devam kitabı Tiger's Quest, spoiler tadında kapak görselinden de anlaşılacağı üzere, bu sefer bizi Ren'den çok Kishan ile vakit geçirmeye davet ediyor. Sessiz sedasız başlayan ama sayfaları çevirdikçe temposunu artıran, Hindistan ve Tibet yolculukları, halk efsaneleri ve çeşitli doğaüstü yaratıklarla zenginleştirilmiş kitap, kimi zaman eğlenceli ama genellikle tahmin edilebilir sonlara bağlanan maceralarla dolu.



Öncelikle, bu gerçekten uzun bir roman: Hodder baskısı söz konusuysa, genç yetişkin kitaplarında (ülkemizdeki baskılar dahil) nadiren görebileceğimiz minyatür bir font ile tam 479 sayfa okumak gerekiyor. Romanın düşük tempolu başlangıcı da hesaba katıldığında gerçekten sabırlı olmak şart. Sanırım kimi tutarsız hareketleri artık can sıkıcı bir noktaya varan ve pek de düşünceli olmadığına kanaat getirdiğim Kelsey de okumamı zorlaştırdı. Kishan'a yaptığı haksızlıklar ve bir an "Ren acı çekerken, ben durup dinlenemem," derken, hafif bir iteklemeyle hayatla ölüm arasında belirsiz bir çizgide duran sevgilisini aklından çıkartabilmesi gibi.

Sevimsiz bulduğum kısımlardan biri de yazarın Ren'in mal varlığını okurların gözüne sokmak istemesi ve bunu artı bir özellik, çok cool bir durummuş gibi göstermeye çalışması. Kelsey'ye daha kitabın başında muhteşem bir malikane, son derece lüks bir araba, üniversitede program, sonsuz limitli kredi kartı, faturalarını asla ödememe kolaylığı gibi şeyler sunulurken kız bir an durup "Ne oluyoruz yahu?" demiyor. Romanın ilerleyen sayfalarında artık kusacak raddeye geldiğinizde bir nebze silkelenip kendine gelebiliyor. Aynı şekilde, kızlarının varlıklı Mr. Kadam ile "çalıştığına" ve tüm hediyelerin yine Mr. Kadam tarafından gönderildiğine inanan üvey/koruyucu ebeveynler de sunulanların tadını çıkartmaktan başka bir şey düşünmüyor gibiler. Ufak bir detay ama anlatmak istiyorum: Ren ile tanıştıkları ilk anda hediyelere boğulan ailenin annesi, kendisine pahalı bir mutfak robotu hediye edilince resmen sevinçten havalara uçup işi "Ben bununla neler neler pişiririm!"e vardırıyor ki absürt ötesi. Bu insanlar yaşam kalitesi düşük, gelişmemiş ya da gelişmekte olan bir ülkenin vatandaşları değil, saf Amerikanlar bir de.

Defolu karakterleri bir yana bırakırsak, kitabın ikinci yarısında Tiger's Curse'e yakışabilecek kalitede seyreden olaylara rastlayabiliyoruz. Everest Dağı'na da varan yolculukta hiç şüphesiz atmosfer okuyucunun devam etmesini sağlıyor. Bazen verilen bilgiler info dumping seviyesine ulaşabiliyor ama ara sıra güzel şeyler de çıkmıyor değil. Örneğin; Kelsey'nin Kishan'a uykuya dalmadan önce anlattığı mitolojik hikayeler gibi.

İyisiyle kötüsüyle final çizgisine yaklaşan kitap, son bir hamle daha yapıyor ve ucu açık bir sonla noktayı koyuyor.

Puan: 3

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...